Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Üzerinde Yaşanan Tartışmalar

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı
Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinde yaşanan tartışmalar sürüyor.

Yeni Başkan Ali Rıza Özdemir’in “Alevilik Bildirgesi” adlı kitabındaki ifadeler tepki çekti. Alevi toplumu “Alevi dernekleri neden çürüdü?” ve “Devlet eliyle Şiicilik propagandası mı” sorularına yanıt arıyor.

Odatv‘nin gündeme getirdiği Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı‘ndaki tartışmalar ayyuka çıktı. Başkan Ali Rıza Özdemir‘in görüşleri ile tartışmalı kararları Alevi toplumunda infial yaratmaya devam ediyor. Önce, Alevi kanaat önderlerinden İsmail Bulut “Alevi dernekleri neden çürüdü?” sorusunu sordu ardından gazeteci Mehmet Çek “Devlet eliyle Şiicilik propagandası mı” sorusuna yanıt aradı.

MURŞİD – PİR – TALİP

Eski vekil Hüseyin Aygün’ün de paylaştığı İsmail Bulut mesajında ocak sisteminin yok edildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Alevi dernekleri neden çürüdü? Günümüzde Alevi toplumunun temel dayanağı olan Ocak (Mürşid-Pir-Talip) sistemi yok edilirken; kimi Alevi geçinen, ama kurumları adeta aile şirketi gibi yöneten, arkasına aşiret ve hemşeri derneklerinin desteğini alarak koltuklarını sağlamlaştıran yöneticiler, Alevi örgütlenmesindeki çürümeyi hızlandırıyor.”

BALON GİBİ ŞİŞİRİLEN İSİMLER

Özellikle yurt dışında balon gibi bazı isimlerin şişirilerek topluma dayatıldığını kaydeden İsmail Bulut “Bugün doğruyu ve iyiyi cezalandıran, kötü ve ahlaksız olanı ödüllendiren bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle yurt dışında, Alevi ve Türkçe konuşan toplumlarda donanımsız, hırsız, fırsatçı, yalaka, para hırsı ve manipülasyonla öne çıkan kişiler, adeta rol model olarak sunuluyor. Bu kişiler sürekli parlatılıyor, medyada yükseltiliyor ve sonunda bir balon gibi şişirilip gözümüze sokuluyor” tepkisini gösterdi

İTİBAR SUİKASTINA UĞRUYOR

Alevilik yolunu bilen isimlerin engellendiğini belirten İsmail Bulut tepkisini şöyle sürdürdü:

“Oysa gerçek Alevilik yolunu bilen, inançlı, dürüst, çalışkan ve bilgili insanlar ise sürekli engelleniyor. Hakkaniyetli, ikrarlı, inançlı ve profesyonel olanlar, karalama kampanyalarıyla, çamur atma yoluyla, hatta ellerindeki kuklalar aracılığıyla linç ediliyor, itibar suikastlarına uğruyor.”

ORTAK NOKTA: SUÇ ORTAKLIĞI

Alevi toplumuna dayatılan isimlerin aslında Alevileri hiç umursamadığını belirten İsmail Bulut sözlerine şöyle son verdi:

“Geçmişinde kadına şiddet uygulamış, eşinin ölümüne sebebiyet vermiş, boşandığı eşinin pasaportuna el koymuş, tazminat ödememiş, yanında çalıştırdığı işçilerin emeğini gasp etmiş, nitelikli dolandırıcılık yapan, kaçak içki satan ve çalıştırdığı kadınlara taciz eden, bir şekilde Türkiye’de Cuma namazına koşan, burada cenaze erkanı yöneten kişiler olarak Alevi toplumuna sunuluyor. Dahası, kumarcı, ispiyoncu ve kirvesiyle evlenenler, Ana-Dede sıfatıyla toplumumuza tanıtılıyor. Aslında bu kişilerin tek bir ortak noktası vardır: suç ortaklığı. Alevilik, Alevi toplumunun sorunları, Aleviliğin dünü, bugünü ve yarını bunları zerre kadar ilgilendirmiyor.”

ALİ RIZA ÖZDEMİR HEDEFTE

Gazeteci Mehmet Çek ise Ali Rıza Özdemir’in yeni skandallarını kaleme aldı. Daha önce Alevi sivil toplumu ve cemevleri için ‘hastalıklı bir yapılaşma’ yorumunda bulunan, cemevlerinde mescidin de bulunması çağrısı yapan, Alevi-Bektaşiliğin Şia bağlantılı olarak ortaya çıktığını inanç dünyasından saparak yanlış bir biçimde ilerlediğini savunan Ali Rıza Özdemir’e tepki gösteren Mehmet Çek “Devlet eliyle Şiicilik propagandası mı” diye sordu.

“ALEVİDEN KÜRT OLMAZ”

Gazeteci Mehmet Çek, Ali Rıza Özdemir Aleviden Kürt olmaz dediğinin altını çizerek şunları yazdı:

“Ali Rıza Özdemir’in “Aleviden Kürt olmaz. Tarihi kaynaklara baktığımızda bu yargıyı haklı çıkaran birçok dayanak buluruz. Bu kayıtlar bize göstermektedir ki, bugün Kürtçe yahut Zazaca konuşan Alevî aşiretler, Zazaca ve Kürtçeyi sonradan öğrenen Türkmen aşiretleridir” şeklindeki sözleri bu atamayı tartışmayı hale getirdi.”

İÇ CEPHE MESAJLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç cephe mesajlarını hatırlatan Mehmet Çek, Ali Rıza Özdemir’in “Alevilik Bildirgesi” adlı kitabının sayfalarının arasını araladı. Kitabın “Alevilerin Şiileştirilme çalışmalarının açık bir parçası niteliğinde” olduğunu kaydeden Mehmet Çek şunları yazdı:

“Biz yeni bir Türkiye Teorisi yazıp. Türkiye Yüzyılı kapsamında içeride safları sıklaştırıp, iradeyi kavileştirmekten söz ederken birileri ısrarla kampçılık, meşrepçilik ve siyasi komitacılık ve espiyonajcılık yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Başkanı Alirıza Özdemir’in yazdığı ve ücretsiz olarak dağıtılan Alevilik Bildirgesi adlı kitap, İran merkezli, Alevilerin Şiileştirilme çalışmalarının açık bir parçası niteliğinde. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir, geçmişte Şii eğilimin önde gelen kalemlerinden İsmail Baki ile birlikte yazdıkları Alevilik Bildirgesi adlı kitabı, bu kez yalnızca kendi adıyla yayımladı. Bu yazar değişikliğinden niyet İsmail Baki`nin tanınmış bir Şiacı olmasının getireceği olumsuzluktan sıyırmaktır.”

“ALEVİYİM SEVİMSİZLİĞİ”

Ali Rıza Özdemir’in kitabından sayfa sayfa alıntılar yapan Mehmet Çek, “Kılıçlar kime karşı kuşanılıyor” diye sorarak şöyle yazdı:

“Daha önce Karar Gazetesi’nde Cumhurbaşkanının Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim’ sözlerine atıfla söylediği `safsata ifadesinin bir benzerini bu kitapta da ediyor : `Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim’ sevimsizliğini bir giysi gibi üzerlerine giymektedirler” (s.16).

“Birçok şey biliyorduk, ama en iyi bildiğimiz iki şey vardı: Bizden olmayana itaat etmemek ve savaşmak. İkisini de en iyi şekilde yaptık: İtaat etmedik ve kılıçlarımızı kuşandık” (s.30).

“İçimizden çıkan zalimler ve inancımızın düşmanları, bize göre ‘yol yezidi’ öbürleri ise yalnızca ‘yezit’tir” (s.19).

Başkanın “biz” ifadesinden kasıt kimler? Kılıçlar kime karşı kuşanıyor? Bu ürkütücü dil, Türkiye Cumhuriyeti Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığında başkanlık makamında oturan şahsa ait. Bildirgede kullanılan “biz” dili, çok tehlikeli bir kamplaşmanın da açık beyanı.

BU ŞEKİLDE HANGİ SORUNU ÇÖZECEK

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı makamında yer alan bir ismin Alevilere umut vermek yerine umutsuzluk mesajları aşıladığını söyleyen Mehmet Çek şöyle devam etti:

“Devletin Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının başında oturan Ali Rıza Özdemir beyefendi Türkiye`deki Alevilerin geleceğinden yana umutsuzluk içindedir: ‘Alevilik adına geleceğe umutla bakmak için elimizde yeterli neden bulunmuyor. Belki de en kötüsü, bu saldırılara karşı gelişen tepkiler tek merkezde toplanamıyor ve bu durum, güçlü bir cevap verilmesine engel oluyor’ (s.65).

Ali Rıza Özdemir bunca umutsuzlukla Alevi ve Bektaşilerin hangi sorununu çözmek için Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı makamını işgal etmektedir, bunu da anlamak zor tabii..”

ÖZDEMİR’İN Şİİ ESASLI YAKLAŞIM

Ali Rıza Özdemir’in kitabındaki “Aleviliğin, Caferi mezhebine bağlı bulunduğu, tarihi olduğu kadar toplumsal bir gerçekliktir” (s.17). İşte! bütün niyet budur: Anadolu Aleviliğini öyle yada böyle bir şekilde İran merkezli Şia fıkıh mezhebi olan Câferîlige bağlamak! “…Alevilik; elbette Türklerin Müslümanlığı ve On İki İmamcı Şia’yı kabul etmesiyle oluşmuştur” (s.18). “Bu kapıdaki (şeriat kapısı) ibadetlerimizde Ehl-i Beyt (Caferi) fikhini esas alırız” (s.51). “Kendimizi genel olarak Müslüman olarak tanımlarız. Ne var ki, kendimiz için Müslüman sıfatını kullandığımız zamanlar nadirdir… ağırlıklı olarak kullandığımız sıfatlar “mümin”dir. Müslümanlık, bize göre müminliğin alt bir seviyesini ifade eder. Bu nedenle kendimizi “mümin”; On İki İmam’ın (a) birincisi olan Hz. Ali’yi de “Müminlerin Emiri” olarak kabul ederiz” (s.21)” sözlerini alıntılayan Mehmet Çek şöyle devam etti:

“Bu satırların yazarı, Alirıza Özdemir sıradan bir yazar olsaydı bu bildirgedeki Şii esaslı yaklaşımı elbette ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilebilir, üzerinde durulmaya değer bile görülmeyebilirdi. Ancak Alirıza Özdemir’in, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı olduğu ve o makamın omuzlarına yüklediği sorumluluğu hiçe sayarak bu bildirgeyi yayımladığı dikkatlerden kaçmamalı!”

YAVUZ SULTAN SELİM TARTIŞMASI

Yavuz Sultan Selim dönemine atıf yapan Özdemir, kitabında şunları dedi:

“Çaldıran savaşından sonra Sultan Selim ile anlaşan Zaza ve Kürt Beyleri büyük bir Kızılbaş katliamına giriştiler. Kurtulanlardan bir kısmı çareyi İran’a göç etmekte buldu. Bütün topraklarımız Zaza ve Kürt beyleri arasında pay edildi. Boylarımız paramparça edilerek Kürt ve Zaza beylerinin himayesine verildi… Üstelik Zazaki ve Kürtçe Pazar dili yapılınca birkaç nesilde dilimizi değiştirmek kaçınılmaz oldu… Daha kalabalık olanlarımız, hayatta kalmak için başta Dersim bölgesi gibi kuş uçmaz, kervan geçmez dağlık bölgeleri mesken tuttular. Diğerleri ya Yavuz’un emrine uyan Zaza ve Kürt kılıçları altında canından oldu, ya İran’a göç etti yahutta dillerini değiştirerek Kırdaşı ve Zazaki konuşmaya başladılar.” (s.34-35).

“Neresinden tutsanız elinizde kalan bu satırlar yenilir yutulur şeyler değil!” diyen gazeteci Mehmet Çek, “Devletin bir kurumunun başındaki kişinin sadece kendi beslendiği kaynaklara yaslanarak Osmanlı İmparatorluğunun 9. Padişahı Yavuz Sultan Selim`i ve bu milletin bir kesimini katliamcı ilan etmesi nasıl bir akıl tutulmasıdır?” ifadelerini kullandı.

“SAFI ŞAH İSMAİL’iN YANINDA”

Mehmet Çek, devamında şunları aktardı:

“Safını Şah İsmail`in yanında tuttuktan sonrada şöyle diyor Alirıza Özdemir: ‘İnancımız ancak birkaç kitleye karşı savaşmaya izin verir: Birincisi, bize inancımızı ve onurumuzu hedef alarak saldıranlar. İkincisi ise, bizi yurtlarımızdan çıkarmak isteyenler. Bu iki kesim ile savaşmaktan tarihte çekinmedik, bugün de çekinmeyiz’ (s.63).

Alirıza Özdemir’e göre bugün kendisini Kürt olarak tanımlayan Aleviler de aslında Türk’tü, anadilleri olan Türkçeyi unutarak Kürtçe ya da Zazaca konuşmaktadırlar. Yok eğer Kürt yada Zaza iseler o halde alevi olmaları mümkün değildi.”

DAYATMACI TEKÇİ ASİMİLASYONCU

Ali Rıza Özdemir’e “Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasının değirmenine şu taşıyan bir odağa mı dönüştürmek istiyor?” sorusunu yönelten Mehmet Çek şunları ifade etti:

“Kimlik dayatmalara, tekçi, asimilasyoncu politikalara karşı iktidar olmuş Erdoğan Türkiye`sinde devletin ilgili kurumunun başkanının tekçi, kimlik dayatmacı yaklaşımı kabul edilir olmadığı gibi birleşmeye değil ayrışmaya hizmet etmektedir.

Bu satırların yazarı Alirıza Özdemir, kendi adıyla yayımladığı bu bildirgeyle başkanı olduğu kurumu Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasının değirmenine şu taşıyan bir odağa mı dönüştürmek istiyor?”

“SAFEVİ DEVLETİNE BAĞLILIK”

Gazeteci Mehmet Çek sözlerine şöyle son verdi:

“Alirıza Özdemir Safevi devletine olan bağlılığını açıkça beyan ediyor: ‘Safevi devletinin yıkılması bizim için büyük bir felaket yarattı’ (s.35).

Nitekim göreve geldiği ilk aylarda Erzincan’da Şah İsmail Hatayi Sempozyumu yapmış, sempozyum sonrasında Sarıkaya Yaylası Türkmen Kurultayı planlasa da hayata geçirecek kadar cesaretli olamamıştır. Zira Sarıkaya yaylası Özdemir için önemli bir mekândir: ‘Şah İsmail, Erzincan’ın Sarıkaya yaylasında topladığı büyük Türkmen kurultayından hemen sonra, Safevi devletini kurdu’ (s. 33).

Pekala Alirıza Özdemir neleri Kur’an hükmüyle eş tutmuş? Buna da bir bakalım; ‘Hz. Muhammed, kızı Hz. Fatma ve On İki İmam’ın buyrukları bizim için mutlak olarak haktır. Onların buyrukları Kur’an hükmü gibidir’ (s.40).

İran’ın yayılmacı yaklaşımının etkisinde kalan Alirıza Özdemir’e göre: ‘Biz sadece Türkiye’de yaşayan bir toplum değiliz. Türkiye dışında, Orta Doğu ve Balkanlarda geleneksel yaşam alanlarımız vardır… Türkiye bizim için her zaman birinci plandadır ama doğal olarak vatandaşı olduğumuz diğer devletlere karşı da sorumluluklarımız vardır. Çıktığı yumurtayı beğenmemek ve yemek yediği kaba tükürmek, Alevi ahlakının, Alevi vicdanının ve Alevi töresinin kabul edebileceği davranışlar değildir’ (s.63).

Şiiliğe olan bağlılığını dile getiren Alirıza Özdemir, İran’ın kendi sınırları dışına yayılmayı amaç edinen dış politikasına hizmet etmektedir. İran’ın Çorum başta olmak üzere Alevilerin yoğun olduğu kentlerde yürüttüğü yayılmacı Şii esaslı faaliyetleri bilinmekte iken Alevileri ve Bektaşileri temsil eden bir devlet kurumunun başına Şii yönelimli bir kişinin atanması İran’ın emellerine ulaşmasını kolaylaştırmaktan başka hangi amaca hizmet edebilir?”

“BEKTAŞİLİK ŞİİLİĞİN ALT KOLU DEĞİL”

Bildirgede bu metnin “toplumsal bir sözleşme” olduğu beyan edilmekte diyen Çek, sözlerini şöyle noktaladı:

“Yol bir, sürek bin bir’ anlayışıyla yüzyıllardır varlığını koruyan Alevilik ve Bektaşilik bugüne taşıdığı zengin sözlü ve yazılı kaynakları bertaraf edip Şii eksenli, tarafgir ve çatışmacı bir zihniyetle yazılmış bu metni toplumsal bir sözleşme olarak kabul edebilir mi?

Sonlarken bir söz başkan beye;

‘Anadolu Aleviliği’ de denilen Bektaşilik, sizin Şia’nızın bir alt kolu değildir. Anadolu Alevilerinin Türkiye`den başka bir ekseni yoktur. Hiç zorlamayın.

Bir söz de devletimize;

Alevilere İslam’ın dışında bir adres arayanları, Ali’siz Aleviciliği bertaraf edelim derken, Şiiliğin kucağına düşmeyelim. Avrupa’dan kaçarken İran’a yakalanmayalım. Aman dikkat!”

(ODATV)

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir