Cemevi Başkanlığı’na Karşı Çıkan Muhtar Görevden Uzaklaştırıldı
Türkiye’de Alevi toplumunun inanç hakları ve devletin bu konudaki politikaları yeniden tartışmaya açıldı. Ardahan’ın Damal ilçesine bağlı Burmadere Köyü Muhtarı Şahismail Güyük, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlama girişimine karşı çıkmasıyla gündeme geldi. Güyük, bu itirazının ardından görevden uzaklaştırılma, gözaltı ve soruşturma gibi süreçlerle karşı karşıya kaldı. Bu durum, devletin Alevilere yönelik politikalarının tekrar masaya yatırılmasına neden oldu.
Olayın Arka Planı
Türkiye’de cemevlerinin resmî statüsü uzun yıllardır tartışma konusu. 2022 yılında kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, cemevlerini devlet bünyesine dahil etmeyi hedefliyor. Bu doğrultuda cemevlerine maddi destek sağlanması ve ihtiyaçların karşılanması gibi adımlar atılıyor. Ancak Alevi toplumundan bazı kesimler, bu girişimi Alevi inancını “folklorik bir yapıya indirgeme” ve “asimilasyon politikası” olarak değerlendiriyor.
Burmadere Köyü Muhtarı Şahismail Güyük de bu politikaya tepki gösteren isimlerden biri. 2024 yılı Haziran ayında Ardahan Valiliği’nde düzenlenen bir toplantıya katılan Güyük, cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanmasını eleştirerek, “Biz folklor ekibi değiliz, inanç kurumuyuz. Cemevlerimiz bizim ibadethanemizdir” dedi. Bu açıklamaları, toplantıya katılan yetkililer ve bürokratlar arasında tartışmalara neden oldu.
Gözaltı ve Soruşturma Süreci
Güyük’ün toplantıdaki itirazlarından yaklaşık bir ay sonra, sosyal medya paylaşımlarına dayandırılan bir ihbar gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma başlatıldı. Güyük, 10 yıl önce sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımların “terör propagandası” içerdiği iddiasıyla gözaltına alındı.
Savcılık, Güyük’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti, ancak mahkeme Güyük’ü adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Bu karar doğrultusunda Güyük, haftada bir gün karakola giderek imza vermek zorunda kaldı.
Muhtarlık Görevinden Uzaklaştırma
Gözaltı ve soruşturma sürecinin ardından Güyük’ün muhtarlık görevine de müdahale edildi. Görevden uzaklaştırıldığı belirtilen Güyük, bu sürecin asıl nedeninin, toplantıda Alevi toplumunun haklarını savunması olduğunu iddia etti. Valilik ise bu iddialara yönelik herhangi bir açıklama yapmadı.
Tepkiler ve Destek
Güyük’e yönelik bu uygulamalara karşı Alevi kurumları ve sivil toplum örgütlerinden destek açıklamaları geldi. Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Derneği, Alevi Kültür Dernekleri gibi pek çok kuruluş, ortak bir bildiride Güyük’ün yanında olduklarını belirtti. Açıklamada, devletin Alevi inancını asimile etmeye yönelik politikalarının kabul edilemez olduğu vurgulanarak, “Cemevleri, ibadethanemizdir ve inançlarımız üzerinde devletin hiçbir tasarrufu olamaz” denildi.
Güyük’ün Açıklamaları
Şahismail Güyük, yaşadıklarını “baskı ve gözdağı” olarak nitelendirdi. Güyük, “Ben halkın oyuyla seçilmiş bir muhtarım. 10 yıl önceki sosyal medya paylaşımlarım üzerinden beni suçlamaları, toplantıda söylediklerimden kaynaklanıyor. Alevilik, folklorik bir öğe değil; bir inanç sistemidir. Eşit yurttaşlık talebimizi her yerde dile getireceğiz” dedi. Ayrıca Alevi toplumunun birlik içinde hareket etmesi gerektiğini ve bu süreçte boyun eğmeyeceğini ifade etti
Tartışmaların Genişleyen Çerçevesi
Bu olay, Türkiye’de Alevi toplumunun devletle ilişkileri bağlamında yeni bir tartışma başlattı. Cemevlerinin statüsü, Alevilerin eşit yurttaşlık talepleri ve inanç özgürlüğü konuları yeniden gündeme geldi. Alevi kurumları, devletin Alevi inancını “tanımlama ve kontrol etme” çabalarını eleştirirken, bu politikaların Aleviler üzerinde baskı oluşturduğunu iddia ediyor.
“Alevilere eşit yurttaşlık” diyen muhtara kayyım atandı
Şahismail Güyük’ün görevden uzaklaştırılması, Alevi toplumunun taleplerinin ve bu talepler doğrultusunda devletin politikalarının tekrar tartışılmasını sağladı. Güyük’e verilen destek ve yaşanan gelişmeler, Türkiye’deki inanç özgürlüğü ve eşit yurttaşlık tartışmalarının devam edeceğini gösteriyor.
Bu olay, Alevilerin devletle ilişkilerindeki hassasiyetin altını çizmekte ve toplumun hak mücadelesinin daha geniş bir zeminde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.